Otizm konusunda özellikle anababaları bilgilendirmek suretiyle yardımcı olmak ve bu konudaki yeni bilgileri ilgili kamuoyuna sunmak için İzmirde kurulan ODER’in çalışmalarını internet ortamı üzerinden takdirle izlemekte iken Dernek yöneticilerin talebi üzerine bilgi ve çalışmalarımı bu sayfada sizlerle paylaşmaktan onur duyacağım.
Otizm tanısı, günümüzde, kan ve benzeri tahliller ile konulamamaktadır. Çocuğun yaşıtlarından farklı davranışlar göstermesi ile anlaşılabilen otizm, aslında onun diğer insanlardan farklı bir düşünme tarzına sahip olmasından kaynaklandığını görüyoruz.
Burada bir benzetme yapmak istiyorum. Diyelim ki yabancı bir ülkeye taşınıyoruz. Bu yabancı ülkede yeni bir kültürle tanışıyoruz. Eğer bu yeni ortamda ayrıldığımız ülkenin kültürüne göre düşünür ve değerlendirirsek, yeni kültürü anlayamaz ve dışında kalırız. Taşındığımız ülkenin insanları doğal olarak kendi ülkelerinin kültürüne göre düşünür ve hareket ederler. Bu ülkenin insanlarının düşünce ve davranışlarını anlamak için de kültürünü öğrenmemiz gerekir. Yeni ülkenin kültürünü öğrendiğimiz zaman buradaki insanların düşünce ve davranışlarındaki farklılığı, ardındaki temelleri bildiğimiz için, anlamaya başlarız.
Otizmi işte böyle yeni bir ülkenin kültürü gibi algıladığımızı düşünelim. Biz yetişkinlerin dünyası ve ait olduğu ortak bir kültür var ve bunun yanısıra da çocuğumuzun ait olduğu ve hiç tanımadığımız bir kültür var. Bizim dünyamızdaki kültürü onlara nasıl öğreteceğiz? Bizim kültürümüzde neden nasıl davranıldığını anlamalarına nasıl yardımcı olacağız? Bizim kültürümüz ve çocuğumuzun ait olduğu otizm arasında nasıl bir köprü kuracağız? Bu sorulara cevap bulabilmemiz için otizm hakkında sağlıklı bilgi edinmemiz gerekecektir. Yeni kültürün zayıf ve kuvvetli taraflarını iyi bilmemiz gerekmektedir.
Kendi kültürümüzü bilmek bizim için doğaldır. Bizim dünyamızda çevremizdeki insanların düşünce tarzı ve davranışları bize göre az veya çok açıktır. İnsanların davranışlarının ardında yatan sebepleri bilir, bilemesek de tahmin edebiliriz. Bir eğitimci veya anababa olarak bu iki kültür arasında köprü olmak bize düştüğü için her iki kültürü iyi tanımamız gerekiyor. Daha doğrusu; her iki kültür arasında tercüman olmamız gerekiyor. İşte o zaman çocuğumuzun dünyasına girebilir ve otizmi tanımaya başlayabiliriz. Bu da onun davranışlarının ardında yatan düşünce tarzını anlamak demektir. Otizmde dünya nasıl algılanır? Algılar nasıl birleştirilir, yorumlanır ve davranışa döner?
Sadece zihinsel özürü olan çocuğun gelişmesi yavaştır, ağır öğrenir ve zamana ihtiyacı vardır. Zeka seviyesi çok düşük olan bir çocuk 13-14 yaşlarına gelse bile hala bu düşüklükte olabilir ve zeka gelişimi en yüksek noktasına ulaştığı zaman (çok düşük) seviyeden (düşük) seviyeye çıkabilir. Eğer zeka gelişimi 18 yaş civarında değil de 30 yaş civarında tamamlasaydı, çocuk belki de (normal) seviyeye gelebilecekti. Zihinsel engelli çocuklar için çok tekrara gerek vardır. Binlerce kez tekrarla öğrendiği bilgiler aynı normal zekalılarda olduğu gibi ömür boyu kalıcı olur.
Ancak bu otizmli kişiler için böyle değildir. Bazı şeylerde becerikli olabilirler ve bir konuda becerikli olması demek onun diğer konularda da az veya çok beceri göstermesi demek değildir. Otizmli çocuk bu konuda dengesiz bir çizgi gösterir.
Kendi kültürümüzde biz hemen hemen herşeyi düşünmeden, doğal olarak ve kolayca yaparız. Elimizi yıkamak bizim için tek ve aynı olaydır. Elimizi evimizde, komşumuzda veya restoranda yıkamak, el yıkamaktır. Oysa otizmli bir çocuğun kültüründe el yıkamak evde ayrı, komşuda ayrı, restoranda hatta bir diğer restoranda da ayrı bir olaydır. Bu farklılık bizim kültürümüze göre mantık dışıdır. Ancak otizmin kendi kültürü içinde mantıklıdır. Otizmin kendine özgü kültüründe otizmin kişide ne dereceye kadar bulunduğu da göz önünde tutarak, aşağıdaki özellikleri görüyoruz.
Ancak otizm hakkında genel bilgi sahibi olmak yeterli değil. Otizm kültürünün dışında ayrıca çocuğumuzun bireysel kültürünü de tanımamız gerekiyor. Burada yeni bir benzetme yapmak istiyorum. Aynı kültürdeki insanların düşünce tarzları ve davranışları da farklıdır. Ancak biz bu konuda zorlanmayız, kültürümüzün insanının düşünce ve davranışlarını biliriz ya da, daha önce söylediğim gibi, tahmin edebiliriz. Ancak otizmli çocuğun bireysel özelliklerini de öğrenmek zorundayız. Bunlar da şöyle olabilir.
Otizm hakkında edindiğimiz bilginin yanısıra, çocuğumuzun bu kültürü nasıl yaşadığını da gözlemleyip bildiğimiz zaman bu iki kültür arasında tercüman olabiliriz.
Bugün Otizm hakkında daha fazla bir açıklama bulamıyoruz. Otizmli çocuğun duygu, düşünce ve yaşama şartlarına saygı göstererek ve bulundukları kültüre ulaşarak onların şartları ile iletişim kurmamız gerekiyor. Şunu unutmayalım ki, iletişimde bir gönderen bir de alıcı vardır. Biz bunu kendi kültürümüzde doğal olarak yapıyoruz Ancak bu kültürü özümseyebildiğimiz ölçüde onların duygu ve düşüncelerini gerçek anlamlarıyla kavrayabilir ve onların anlayabileceği biçimde cevap verme olanağına sahip olabilir, sonucun bizi hayrete düşürecek farkını gözlemleyebiliriz.
Bu farklı sonuca ulaşabilmek için yapmanız gereken ilk şey ise elinize bir defter ve bir kalem almak olmalı. Çocuğunuzu hiç bir şekilde etkilemeden, onun davranışlarını izleyecek ve yazacaksınız. Otururken, yürürken, yemek yerken, sinirlendiği zaman, sevindiği zaman neler yapıyor? Hangi davranışı önce hangisini sonra yapıyor? Hareket, davranış ve sözleri nasıl bir tekrar çizgisi gösteriyor? Hangi sözlere ve davranışlara ne gibi tepkilerde bulunuyor? Anne ile ilişkilerini baba gözlemleyip, baba ile ilişkilerini anne gözlemleyip sırayla yazabilir.
Tutulan bu günlüğün yararını kısa bir zamanda göreceksiniz. Bu zaman bir hafta da olabilir bir ay da. Eğer çocuğunuzla sürekli beraber değilseniz, çocuğunuzun beraber olduğu kişilerin de günlüğün tutulmasına yardımcı olmalarını isteyin ve günlüğü tekrar tekrar başından okuyun.
Hiç bağlantısı yokmuş gibi görünen davranışların arasındaki bağlantıyı bulabilecek, hangi davranışların sebep, hangi davranışların ise sonuç olduğunu keşfedebileceksiniz. Kendi kültürünüzde sebepsiz gibi görünen ve anlam veremediğiniz davranışların nedenlerinin birden önünüze açık ve seçik olarak serilmesi ile çocuğunuzun eğitimine ne kadar yardımcı olabileceğinizi göreceksiniz.
Bu deneyimin çocuğunuzun eğitiminde kırmızı ipin ucunu yakalamanıza çok büyük yararı olacağına inanıyor ve bu konudaki çabalarınızın sizleri sevginiz kadar güzel ve büyük mutluluklara ulaştırmasını diliyorum.
Selvi Borazancı Persson Ph.D
Özel Eğitimci