BÜTÜN KONULAR
Üyelik Girişi
Site Haritası
Seminer Takvimi
YALNIZLIK ÜLKESİ

Otistik Çocukların Evde Eğitimi

Sevgili Anabalarımız ve Değerli Özel Eğitimcilerimiz,

Türkiye’de ilk kez ‘Evde Özel Eğitim’ adlı seminerlerimize başladık. Yurtdışındaki çalışmalarda ailenin, evde özel eğitime yardımcı olduğu durumlarda en üstün verimin alındığı görülmektedir. Anababa artık seyirci olmaktan çıkmış ve düzenlenen özel eğitim seminerleri ile çocuğunun eğitiminde aktif bir rol almaya başlamıştır. İşte bizim de dünyadaki bu gelişimde yer almamız gerektiğini düşünerek ‘Evde Özel Eğitim’ seminerlerini siz ailelerimiz için başlatıyoruz.

Hem yurtdışında hem Türkiye’de bizim çocuklarımızın diğer aileler tarafından olumsuz yönde farklı olarak algılandığını biliyoruz. Markette veya herhangi bir yerde kontrolunu kaybedip kendini yere atan çocuğumuzu algılama tarzı genelde ‘şımarık’, ‘terbiyesiz’ ve bunun gibi olumsuz nitelikler oluyor. Oysa otizmli çocuğun anababası tabii ki çocuğunu terbiye etmeye çalışıyor. Ancak bizim çocuklarımız, anababanın kendi anababalarından aldığı terbiye sistemine cevap veremeyen çocuklar. Nasıl ki okuldaki toplu eğitime cevap veremediği için öğrenciye bireysel eğitim verilmesi gerekiyorsa, evde de anababanın, çocuğunun bireysel özelliklerine göre, özel terbiye vermesi gerekiyor. Eğer anababa kendi çocukluğunda aldığı terbiyeyi otizmli çocuğuna uygulamaya çalışırsa çocuğunu eğitmekte zorlanacaktır. İnsan yaşamında en önemli eğitim döneminin (okulöncesi eğitimin) evde, anababa tarafından verildiği düşünülürse normal şartlarda bile anababaya ne kadar büyük bir görev düştüğü görülmektedir. Çocuk sosyalliğini daha ilkokula başlamadan, 5 yaş civarında öğrenmiş oluyor ki özellikle otizmli çocuğun anababasına okul öncesi eğitimde düşen görev akıl almaz boyutlara ulaşmaktadır.

Aşağı yukarı 3 yaş civarında çocuğunu artık kendi terbiye edildiği sistemle terbiye  edemeyeceğini tecrübeleriyle anlayan ve özel bir terbiye sistemine ihtiyacı olan anababa nereye başvuracaktır? İsveç için bu sorun çözülmüş durumda. Son yıllarda haftada 40 saat özel eğitim ile her 100 çocuktan 60 çocuğun kaynaştırma da dahil normal okullarda yer aldığının görülmesi özel eğitimin 3-7 yaş arasındaki önemini bütün dünyada göstermektedir. Bu bilgiye her yerde ulaşmamız mümkün. Yuvaya da gitse grup eğitimi ve teke tek eğitimle toplam olarak çocuğun bireysel eğitimi haftada en az 30 saati buluyor. 10 saat de evden anababa tarafından takviye yapılması isteniyor. Bu takviye, okul-aile işbirliğinde ortak olarak alınan hedeflere ulaşmaktaki yolları ailenin de uygulaması ve becerilerin kalıcı olması açısından da çocuğun genelleme yapma çalışmalarıdır.

Bu tabii ki yurtdışındaki çalışmalardan bir örnek, oysa ülkemizde bazı ailelerimizin özel eğitim yardımı da alamaması söz konusudur. Onlar için evde özel eğitimin önemi çocuğun eğitilmesi açısından, tartışılmaz derecede büyüktür.

Özel Eğitim ile öğrenimi karıştırmamalıyız. Hiç özel eğitim almayan ya da çok az alan çocuklarla çalışırken dikkat edilecek en önemli noktalardan birinin çocuğa öğretilenlerin, çocuğun gerçekten ilk planda ihtiyacı olup olmadığıdır. Çocuğumuzu evde eğitirken okuldaki öğrenim programını göz önüne almamalıyız. Bu yaşlar otizmli de olsa çocuğun en esnek olabildiği yaşlar olduğu ve ne öğrenirse 7 yaş öncesi kalıcı olduğu düşünülürse, özel eğitimin önemi de görülür. Zamanımızı çok iyi kullanmak zorundayız. Öncelikle çocuğumuzun iletişim dilini bulup bizim de o dili kullanarak çocuğun eli kulağındaki becerileri üzerinde çalışmamız gerekecektir. Neler üzerinde çalışacağimızı ise yaptığımız gözlemler sonucunda çocuğun bir bir işlev için hareketi başlatması ama devam edememesi (orada çalışılması gereken bir beceri var ki bunu da davranış analizi ile ortaya çıkarabiliriz) durumunda yakalayabiliriz. Okula başlayacak çocuklar için gerekli becerilerin alt yapısı varsa bunları yakalayıp üzerinde çalışabiliriz. Okuma-yazma veya sayılar üzerinde çalışarak çocukların eğitimde en önemli sosyalliği öğrenebilme yılları olan 3-7 yaş arası zamanını kaçırmayaya dikkat etmeliyiz. Hatırlamamız gereken çok önemli bir konu da; sosyalleşip kendini herhangi bir iletişim yolu ile ifade eden çocuğa, ilkokul ve toplu eğitim yolunun kapısının ardına kadar  açılmış olacağıdır.

Eğer çocuğumuz 3 yaşından itibaren aldığı özel eğitim ile:

* Beklemeyi öğrenmişse,
* Bir etkinliğe başlamayı öğrenmişse,
* Etkinliği dikkatini toplayarak sürdürebiliyorsa,
* Bitirebiliyorsa,
* Diğer çocukları rahatsız etmeden çalışabiliyorsa, okul için büyük bir oranda hazır demektir.

Özel Eğitim alan çocuk için yukarıdaki hedefler kısa ve uzun vadeli hedef olarak çalışılmalıdır. Bir hedefin içinde çocuğun otizm yelpazesindeki yeri ve gelişmesine göre çalışmamız gereken 5 ayrı hedef çıkabilir. 3 yaşındaki çocuk için alınan hedefler uzun vadede okul çağına uygun hedefler düşünülmelidir. Yani çocuğum ilkokul çağına geldiği zaman ne becerilerini kazanmış olmalı ve şu anda hangi alt yapısı olan beceri üzerinde çalışabilirim? Tuvalet becerisi ilk planda çalışılmalı ve yakın vadeli hedef olarak alınmalıdır.

Ülkemizde ne yazık ki haftada 3 kez ‘altın değerindeki’ 45 er dakikalık özel eğitim saatleri çocuğunuza bu uzun bir liste halindeki yakın ve uzun vadedeki hedefleri 3-7 yaş arasında tek başına kazandırmakta zorlanacaktır. Otizm konusunda araştırmalar yapan ülkelerde artık 30 saat özel eğitim uzmanlarından sonra evde de 10 saat takviye istenilen bir döneme girdik. Son yıllardaki tecrübeler, haftada 40 saat eğitimle çocukların otistik davranışlarını kontrol altına alabildiğini ve yarısından fazlasının toplumda üretken bir hale gelebileceğini gösteriyor.

Peki şimdi Türkiye’deki eğitim koşullarıyla haftada 3 saat özel eğitim alan çocuğunuza evde nasıl yardım edebilirsiniz? Saatleri hesapladığımızda, uzun vadede okula hazırlama çalışmaları yapılan çocuğa anababanın ve yakın çevrenin, çocuğa haftada en az 37 saat yardımcı olmak zorunda olduğunu gösteriyor. Bu yardım çocuğun yanında sadece fiziksel olarak bulunmak anlamında alınmamalı, bilinçli bir çalışma sistemi olarak düşünülmelidir. Okul-aile işbirliği ile okulda ve özel eğitimde hangi konularda çalışılıyorsa o konulara paralel evde çalışmalar yapılabilir. Bu çalışmaların teke tek çalışmalar olması yani masaya geçip özel eğitimcilerin yaptıklarını yapmak anlamında almamalıyız. Tabii vakti ve ilgisi olan aileler bunu da yapabilirler ancak demek istediğim, evde (normal ev düzeninde) özel eğitimde çalışılan her hedefi ve hedefteki çalışmaları her fırsatta tekrarlamak olarak düşünebiliriz. Yaratıcılığınızla çocuğun becerilerinin her alana taşınmasına gayret edilmeli ve çocuğun her anı bir eğitim fırsatı olarak görülmelidir. ‘Tamam çalıştık, şimdi eğitim bitti, artık bırakayım çocuğu istediğini yapsın’ diye düşünmemiz, hatalı bir düşünme tarzıdır. Çocuğun özel de olsa terbiye edilmesinin her an olan bir süreç olduğu hatırlanmalıdır. (Çocuğun boş zamanı yoktur. Bir etkinlikten diğerine geçişlerde dahi dikkatini başka yönlere çevirmesine izin vermediğimiz bir şema sistemi kullandırmalıyız. Ona boş zamanını nasıl kullanacağını bile bizim özel eğitim ile aşılamamız gerektiğini daha önce de belirtmiştik.)

Bu süreçte en uygun çalışma şekli öncelikle evde kimin çocukla eğitime başlayacağına anababanın karar vermesi gerekir. Aslında normal olarak tüm çocukların okul öncesinde de bu önemli bir konudur ama bizim çocuklarımız için hayati bir önem taşımaktadır.

Özel eğitime yeni başlayan çocuğun tek eğitimci ile eğitime başlaması, belirlilik olması bakımından yararlıdır. Evde tek kişinin sorumluluğu ve okulda da tek kişinin sorumluluğu ve çocuğu giderek yakın çevreye yavaş yavaş hazırlama çalışmaları ile devam ederek hedefimiz ev halkını ya da okuldaki diğer eğitimcileri de teker teker becerilerin kalıcı olmasına çalışması için çemberin içine almamızdır. Bunu şöyle de düşünebiliriz: ilkokulda öğrencilerin bir sınıf öğretmenleri vardır ve öğrencinin tüm sorumluluğu bir öğretmene aittir. Anababa çocukla ilgili tüm bilgileri öğretmenden alır. Ancak ileri sınıflarda yabancı dil, müzik ve beden eğitimi gibi ders öğretmenleri sınıf öğretmeninin yanı sıra çocuğun eğitim yaşamına girer ve daha da ileride her dersin öğretmeni değişiktir çünkü bu yaşlarda artık çocuk bu eğitimi kaldırabilecek sorumluluktadır. İşte bizim de böyle bir modelle çocuğun yaşamına evde 1 ve okulda 1 kişinin eğitim sorumluluğunu başlatması ve çemberi giderek genişletmesi diye düşünmeliyiz. Bu çemberi genişletirken de çocuğun bireysel özelliklerinin önemini ve aile-okul paralel çalışmalarında sağduyumuzu kullanarak yaptıklarımızın çocuk için hayati bir önem taşıdığını düşünmemizin önemini, vurgulamak isterim. Evde eğitim sorumluluğunu anne görevlenmişse evin diğer bireylerinin, önceleri arka planda kalması uygundur. Baba, kardeşler veya yakın akrabalar kendi terbiye edildikleri tarzda bir eğitim yerine anneyi gözlemleyerek ve destekleyerek aynı terbiye sistemi içine girmesi, çocuğun o andaki hedeflerine göre yapılan çalışmaları veya kazanılmış dediğimiz becerileri çocuğa tekrarlatarak genelleme yapmasına yardımcı olmaları, çocuğa yapılan en büyük iyilik ve sevgi gösterisidir.

Özel Eğitimcisi okula hazırlık becerileri üzerinde çalışıyorsa siz de aynı zamanlama içinde genelleme kazanması için şöyle takviye yapabilirsiniz:

* evde yemek masasında oturmayı öğretmek,
* yemeğin konulmasını beklemeyi öğretmek,
* yemeğini bitirmeyi öğretmek,
* sofradakileri rahatsız etmeden yemeği yiyebilmek.

Eğer bu takviyeyi yapmazsak çocuk genelleme yapmayı öğrenemeyeceği için yeni beceriler sönme tehlikesi geçirebilecektir. Yukarıdaki becerileri hedef olarak koyup çalışmaya başlayınca karşımıza zorluklar çıkacaktır. Etkinliğin tam olarak neresinde takıldığı gözlemlenmeli ve o nokta üzerinde çalışılmalıdır. Sofradakileri rahatsız etmeden yemeğini yiyebilmek uzun vadeli bir hedef düşünülürse belki de öncelikle masada düzgün oturmayı öğrenmesi-ikide bir masadan kalkmaması-yanındakileri eli veya ayağı ile rahatsız etmemesi gibi kısa vadeli hedeflerden bir veya birkaçı ile çalışmak gerekebilir. Bunlardan hangisinin kısa vadeli hedef olarak çalışılacağını ancak yaptığımız gözlemlerle anlayabiliriz. İlkokula başlayan çocuk için de anababa hangi hedeflerin çocuğuna yaralı olacağını özel eğitimcisi ile konuşmalı ve çocuğunu bir 5 yıl sonra hangi becerileri kazanmış olarak görmek istediğini düşünmelidir. Burada tekrar hatırlatmak istiyorum: alt yapısı olan beceriler yani çocuğun yapmaya meyilli olduğu beceriler üzerinde odaklaşmalıyız. Beceriler arttıkça çocuğun yapmaya meyilli olduğu becerileri de giderek artacak ve onların da üzerine kurulacak beceriler giderek fazlalaşacaktır. Bu yüzden her 6 ayda bir ne kadar ilerleme kaydettiğimizi mutlaka somut olarak görmeliyiz.

Emily P.Kinsley’in ‘Hollanda’ya Hoşgeldiniz!’ yazısındaki duyguları bize çok şeyler anlatıyor. Çocuğuna kendi aldığı terbiye ve eğitimi vermek isteyen (İtalya gezisine hazırlanan) anababa birden (Hollanda’ya zorunlu iniş yaparak) bildiği terbiye ve eğitimin yetersiz kaldığını görüyor. Bu durumda, evde, hala kendi bildiğimiz terbiye ve eğitim sistemimizi sürdürmeye çalışırsak hep kaçırdığımız İtalya gezisini düşünebiliriz. Oysa çocuğumuzun ihtiyacı olan özel terbiye ve eğitimi öğrenir ve hiç vakit kaybetmeden uygulamaya geçersek, çocuğumuzun diğer çocuklardan farklı olarak yakaladığı çok özel ve harika özelliklerinin keyfine varabiliriz.

Çocuklarımızın ve öğrencilerimizin çok özel ve harika özelliklerini yakalamak dileğiyle…
Selvi Borazancı Persson Ph.D
Özel Eğitimci

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam89
Toplam Ziyaret66190983
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Hava Durumu
Saat