BÜTÜN KONULAR
Üyelik Girişi
Site Haritası
Seminer Takvimi
YALNIZLIK ÜLKESİ

Bilişsel Gelişimleri

Otistik çocukların zihinsel gelişimleri, normal çocuklardan farklıdır. Otizmin tespit edildiği yıllarda, bu çocukların yüksek zihinsel potansiyele sahip oldukları kabul ediliyordu; fakat sonraları yapılan araştırmalar sonucunda, yarısından fazlasının zekâ düzeylerinin normalin altında olduğu tespit edildi.

Otistik çocukların zekâ düzeylerini tam olarak ölçebilecek bir test veya araç geliştirilemez. Bunun temel nedeni, bu çocukların iletişim kuramamalarıdır. Normal çocuklara uygulanan testler tartışılırken ve bu testlerin sonuçlarına kuşkuyla bakılırken, normal çocuklar için hazırlanmış testlerin otistik çocuklara uygulanabilirliği asla kabul edilemez. Şu an belirlenen sonuçların ne kadar doğru olduğu da bilinmemektedir. Ancak bu çocukları yeteneklerine göre belirlemek olasıdır. Normalin üstünde özel becerileri olabilir, yani üstün yeteneklere sahip olabilirler; ancak var olan yetenekleri birbiriyle uyum içinde değildir. Normal çocuklarda var olan üstün yetenekler, diğer yeteneklerle uyum içinde çalışır. Matematik alanında çok büyük başarılar elde eden kişilerin sosyal ilişkileri ve diğer becerileri çok üstün olmasa da normal bir düzeydedir. Mükemmel resimler yapan veya çok harika müzik eserleri ortaya koyan kişi, bir şiiri bir okuyuşta ezberleyemese de en fazla on okuyuşta ezberler. Çok iyi şiirler yazan veya bir defa okuduğu metni ezberleyen biri, dört basamaklı bir toplama işlemini zihinden yapamasa da kalem kâğıt kullanarak yapabilir. Normal bir insan kendi üstün yeteneği dışında, diğer alanlarda da normal bir gelişim gösterir; çünkü yetenekleri birbiriyle uyum içindedir.

Otistik çocuklarda, yaklaşık % 10 oranında üstün yetenekler görülür. Fakat yetenekler birbirinden bağımsızdır. Örneğin, okuduğu bir kitabı olduğu gibi hafızasına alan çocuk, iletişim kurmak için bir cümle bile kuramayabilir. Buse, duyduğu her şarkıyı melodisiyle birlikte ezberler ve şarkı repertuarı yüzlerce şarkıdan oluşur; ama iletişim amaçlı basit bir cümle kuramaz. Çok karmaşık matematik problemleri çözen çocuk, matematik dışında diğer yeteneklerini kullanamaz. İki üç yaşında okumaya başlayan çocuk, okuduğunu anlayamaz.

Bazı üstün yetenekli otistik çocuklar, bu yeteneklerini takıntılı bir biçimde kullanırlar. Örneğin, üstün ezber yeteneği olan çocuklar, ya araba plakalarını ya hava raporlarını ya da telefon numaralarını ezberlerler. Kimi bir hayvan türü veya bir araba markasıyla ilgilenir ve bütün zamanını takıntılı olduğu konuyla ilgili araştırmalar yapmakla geçirir. Üstün yetenekli otistik çocuklar, eğitimle ve yaşın ilerlemesiyle, diğer yeteneklerini kullanabilirler ve birçoğu normale yakın bir düzeye gelebilmektedir.

 

 

Olayları Anlamama

 

Konuşmaları anlayamadıkları gibi, olayları da anlamakta zorluk çekerler; çünkü olayları bir bütünlük içinde yaşamazlar, bir olayı parça parça yaşıyormuş gibi algılarlar. Olayların meydana geliş aşamaları karmaşık olduğundan dolayı anlama güçlüğü yaşarlar. Olayları sebep sonuç ilişkisi içinde değerlendirme ve bağlantı kurma yetenekleri çok sınırlıdır. Bir deneyimi, başka bir deneyimle bağdaştırmada güçlük yaşarlar. Sağlıklı bir çocuk, bir olayı farklı açılardan görüp değerlendirebilir; ama otistik çocukların olayları analiz edebilme yetileri çok azdır.

Olayların ve olguların oluş aşamalarını bir bütünlük içinde ve önem sırasına göre düzenleyememelerinin bir nedeni de, ayrıntılara gereğinden fazla ilgi duymalarıdır. Olay içindeki bir ayrıntıya takılırken olayın bütünlüğünü kaçırırlar.

 

Empati Kuramama

 

Empati, bir insanın, başka bir insanın bir olay/durum karşısında ne hissettiğini anlamaktır; yani kişinin kendisini bir başkasının yerine koymasıdır. Sağlıklı bir insanın, başka birinin duygu ve düşüncelerini anlaması zor değildir. Fakat otistik çocuklar, başka bir insanın olaylar/durumlar karşısında neler hissettiğini anlayamaz; yani kendisini onun yerine koyamazlar. Hatta insanların düşünce ve duygulara sahip olduklarını bile anlayamazlar. İnsanları bir nesne olarak görür ve sadece ihtiyaç duyduklarında insanlarla iletişim kurmaya çalışırlar. Örneğin, dolaptaki oyuncağı alamayınca, yakınında bulunan birinden ya sözel ifadelerle ya da işaret diliyle yardım ister. İfade edici dil becerisi olan çocuk, “Arabayı ver” der; ifade edici dil becerisi olmayan çocuk ise, yakınında bulunan kişinin elinden tutarak dolaba doğru götürür ve oyuncağı eliyle işaret ederek kendisine vermesini ister.

Gunilla Gerland, insanları “boş yüzlü” olarak gördüğünü söyler ve şöyle devam eder: Bir yabancının, boş yüzlünün kucağına oturmak bir koltuğa oturmaktan farklı değildi. Boş yüzlülerin zaten benim için ev eşyasından farkları yoktu.

 

Genelleme Yapamama

 

Öğrendikleri bir yaşantıyı farklı ortamlara taşıyamama sorunları vardır. Eski bilgilerini yeni öğrendikleri bilgilerle ilişkilendiremezler. Birbiriyle bağlanması gereken zincirleme düşünce ve/veya olaylar arasında ilgi kurma yetileri sınırlıdır. Belirli koşullar altında ve bir ortamda gerçekleşen olayları aynı koşullar ve aynı ortamla sınırlandırırlar; aynı koşullar altında gerçekleşen olayın ortamı değiştirildiğinde, sonucunu tahmin etmede zorluk yaşarlar. Farklı bir açıdan bakıldığında, olaylardan ders alma gibi bir yetenekleri yoktur. Örneğin, oyuncaklarını dağıttığı için annesi tarafından cezalandırılan çocuk, aynı davranışı defalarca tekrar eder ve her defasında aynı cezayla karşı karşıya kalır. Bu nedenle bu çocuklara davranış kazandırmak kolay olmamaktadır. Çocuğun bir olaydan ders çıkarması veya bir beceriyi kazanması, tekrara bağlıdır. Oyuncaklarını yere attığı için cezalandırılan çocuk, olumsuz davranışı her gerçekleştirdiğinde tutarlı ve aynı ceza yöntemi kullanılmazsa davranışın, devam ettirmesi mümkündür. Genelleme yapamadıkları için var olan yeteneklerinin bir kısmını da kullanamazlar. Örneğin, sabahları sadece annesine günaydın der, diğer aile bireylerine günaydın demez ya da ev ortamında bulunan herkese günaydın der; ama evin dışında bulunan bireylere günaydın demez.

 Bir eğitimcinin öğrettiği kelimeleri başka bir eğitimci sorduğunda yanıt vermeyebilir veya sınıf ortamında öğretilen kelimeler sınıf ortamı dışında aynı eğitimci tarafından sorulduğunda yanıt vermeyebilir. Örneğin, Buse’ye mevsimlerin adları yazılı olarak öğretildi; kelimelerin yazılı olduğu kartlar başka bir ortama taşınarak sorulduğunda yanıt vermedi. Birkaç tekrardan sonra yeniden okudu. Kelimelerin ilk öğretildiği ortamda bu defa mevsim adları tebeşirle tahtaya yazıldı ancak yine okuyamadı. Birkaç tekrardan sonra okudu. Daha sonra kelimelerin diziliş sırası değiştirildi, yine okuyamadı ve birkaç denemeden sonra okudu. Benzer denemeler yapıldı ve dördüncü gün bütün değişikliklere rağmen okuyabildi ve öğrendiği kelimelerin her ortamda aynı şeyi ifade ettiklerini anladı, yani genelleyebiliyordu. Yasin’e kartondan yapılmış üçgen öğretildi, sonra aynı ebatlarda tahtadan bir üçgen yapıldı; ama Yasin yanlış cevaplar verdi. Değişik nesnelerden yapılmış üçgenler sırayla öğretildi; ancak dördüncü ayın sonunda üçgene benzeyen şekillere ve farklı ebatlarda ve materyalde yapılmış üçgenlere üçgen diyebildi.

 

Dikkat Süresinin Kısa Oluşu

 

Otistik çocuklar, uyaranlara karşı oldukça hassastır. Bir konuya veya duruma yoğunlaşmakta sorun yaşarlar. Dışarıdan gelebilecek işitsel veya görsel uyaran dikkatinin dağılmasına yol açabilir. Bazen herhangi dışsal bir uyaran olmadan da konudan kopabilir; kimi donuk bakışlarla boşluğa bakar, kimi de başını öne eğerek hareketsiz durur. Ağır düzeyde olan çocukların dikkat süreleri yok denilecek kadar azdır; istekleri dışında dikkatlerini herhangi bir şeye çekmek çok zordur. Yoğun ve sürekli bir eğitimle dikkat sürelerini uzatmak mümkündür.

 

 

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam141
Toplam Ziyaret66191035
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Hava Durumu
Saat