Müziğin yaşamımızdaki rolünü araştıran bilim adamları, annesinin ninnisiyle başlayan ve yaşam boyu süren müzik serüveninin hayatta kalma şansını arttıran bir unsur olup olmadığını tartışıyorlar. Son günlerde; biyolog, psikolog, sinir bilimciler başta olmak üzere pek çok bilim adamı müziğin nasıl doğduğunu, nasıl yayıldığını ve insan yaşamı üzerindeki rolünü araştırıyorlar.
Müzik dinlemek bireylerde duygu ve kavram gelişimine yardımcı olmaktadır. Gözlerini ses dolu bir evrene açan çocuklar doğuştan müziğe duyarlıdırlar. Çevrelerinde duydukları seslere ve ritimlere; önce bedenleriyle, daha sonra ses ile tepki gösterirler. Çocuklar kendilerini; özgür, güvenli ve anlayışlı bir ortamda müzikle, şarkıyla, dansla ifade edebilirler. Çocukların ; bedensel, bilişsel, sosyal, duygusal düzeyleri, ilgi ve becerileri, yaratıcı yönleri saptanmalı ve etkinlikleri varılan sonuca göre tasarlanmalıdır.
MÜZİK TERAPİSİ ( Heyne Bücher’den “ Stich Wort Autismus “ adlı kitabın Tanya Çelebi tarafından yapılmış tercümesidir )
“Kurucusu: Arjantinli çocuk psikiyatrist ve müzik terapisi uzmanı Rolando O. Benenzon.
Teorik Temel: Yıllar boyu süren araştırmalar sonucunda, şu kanaate varmışyır Benenzon: Otistik soyutlanma; doğum öncesindeki ruh halinin, doğum sonrasında süreklilik arz ettiği patolojik bir rahatsızlıktır.
Dış dünyadan ürken otistik bir çocuğa, sanki doğum öncesindeki evredeymişçesine yaklaşmak gerekir.
Camdan bir faanusun içerisinde yaşayan otistik çocuğu; anne karnındayken duyumsamaya alıştığı uyaranlar aracılığı ile dış dünyaya alıştırmak daha kolaydır. Kimi vakalarda ise ISO prensibinin uygulanmasıdır açılımı sağlayan.
ISO PRENSİBİ: Depresif üzüntü içerisinde olan bir insan, duyduğu hüzünlü bir ezgiden etkilenir. Oysa düşüncelerinin hızla aktığı karmaşık bir günde, daha haraketli bir müziğe eğilim duyacağı muhakkak.
Bu düşünceden hareketle ISO ( aynılık ilkesi ) prensibini geliştiren Rolando, onu müzik terapisinin temel taşı olarak kabul eder. Burada izlenecek yol, hastanın zihinsel sürecini yansıtacak bir müziğin dış dünyada çalınması, dolayısıylada terapiyi uygulayan kişi ile hasta arasındaki iletişimi sağlayacak bir köprünün kurulmasıdır.
Tedavi Yöntemi: Tedavi üç aşamada gerçekleştirilir; ilk aşamada, otistik çocuğun içinde bulunduğu gerileme evresini yansıtan müzik seslerine başvurulur. Hemen ardından, eğer imkanlar elverişli ise ikinci aşamaya geçen uzman kişi, halihazırda açılmış bulunan iletişim kanallarını kullanarak hastaya doğrudan ulaşmayı dener. Üçüncü aşamada ise, bir önceki safhada gerçekleşen iletişimin sınırları genişletilir. Özellikle ailesi ve aynı ortamı paylaştığı diğer insanlarla olan iletişim yollarını açmanın çareleri aranmalıdır bu aşamada.
Etkileri: Müzik; diğer beyin işlevleri aksamaya uğramışsa bile, bağımsız bir merkez tarafından algılanıp değerlendirilen bir dış uyarandır adeta!..
Beyin işlevlerindeki aksaklıktan dolayı konuşmakta ve iletişim kurmakta olağanüstü zorluklar yaşayan kimi otistik çocukların, müzik terapisi ile gelişmeye meylettikleri gözlemlenebilir. Fakat buna rağmen, sözel olmayan bu tip teşviklerin, en nihayetinde konuşma yetisini harekete geçirebilecek tedavi yollarını destekleyici bir aracı kabul edilmesi gerekir.”
Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarının Temel Bilimler Bölümünden 1999 yılında mezun oldum. Otistik çocuklara olan ilgim ve sevgimden dolayı gönüllü olarak Sabahat Akşıray Otistik Çocuklar Eğitim Merkezinde müzik öğretmeni olarak çalışmaya başladım. Okulumuzda iki senedir çocuklarımıza ben ve beş müzik öğretmeni arkadaşım müzik eğitimi vermekteyiz.
Otizm ile ilgili tüm dünyanın benimsediği bir görüş vardır: “ Otizm; öğrenilmez, yaşanır. “ Bu nedenle çalıştığım çocuklar ile ilgili yaptığım gözlem ve çalışmalar sonucunda aşağıdaki verilere ulaştım.
MÜZİK TERAPİSİ UYGULANACAK ALANLAR:
1. Fiziksel Düzenleme:
a) Müzik terapisi yapılacak ortamın olabildiğince geniş olması gerekmektedir.
Otistik bireyler kendi dünyalarında, farklı yaşantıları sürdüren bireylerdir. Onları günlük yaşama hazırlarken; her bireyi kendi kişilik özelliklerine göre değerlendirerek akademik beceriler kazandırabiliriz. Örneğin; Ahmet yerinde durmayan çok hareketli bir öğrencidir. Çalışma ortamında kısa süreli yerinde oturan, bunun dışında; ortam içerisinde koşmayı, etrafını incelemeyi, farklı olana yönelmeyi seven bir öğrencidir. Bu öğrenciyi birebir 40 dk. Süresince dar ve kısıtlı bir ortamda oturtturamazsınız, çalıştıramazsınız, olumlu sonuç alamazsınız. Olumlu sonuç alabilmek için; dersi bir oyun havasında işlemek gerekir. İşlenecek konuyu öğrenciye uyarlamak esastır. Örneğin öğrencimiz sınıf içerisinde sürekli koşuşturuyorsa ve bizde ritim konusunu işliyorsak, çocukla birlikte koşarak ritimdeki hız kavramını çocuğa kazandırabiliriz. Yavaştan ortaya, ortadan hızlıya şeklinde.
b) Müzik atölyesinde duvarların rengi pastel tonlarda olmalıdır.
Pastel tonların insan doğasına kazandıracağı uyum ve huzur doğrultusunda çalışılacak ortamın pastel tonlar ile boyanmasının bireyin psikolojisinde olumlu sonuçlar vereceği düşüncesindeyim.
c) Müzik atölyesinin iyi bir havalandırma sistemi olmalıdır.
d) Müzik atölyesinde müzik aletlerinin konulabileceği ve korunabileceği bir dolap olmalıdır. Dolabın yanı sıra her müzik aletinin yapısına göre raf sistemi yapılmalıdır. Raflar öğrencilerin görebileceği ve erişebileceği şekilde müzik atölyesinin duvarlarına monte edilmelidir. Öğrenci istediği zaman öğretmeninin kontrolünde istediği müzik aletini alabilmeli ve işi bittiğinde yerine koyabilmelidir.
e) Müzik atölyesinde; televizyon, müzikseti, radyo, telefon, bilgisayar gibi teknolojik aletler bulundurulmalıdır.
f) Müzik atölyesi bireysel çalışma alanı ve grup çalışma alanı olmak üzere iki bölmeli düzenlenmelidir.
g) Müzik atölyesinde iyi bir mikrofon ve ses düzeni bulundurulmalıdır. Mikrofon ile yapılan çalışmada öğrenci kendi sesini daha net algılar, sesini işitir. Mikrofondan gelen ses ekolu olduğu için öğrenciye değişik gelir bu değişiklik öğrencimizi tekrar yöntemine götürür. Tekrar tekrar mikrofonda ses çıkartan öğrencimiz kendisini bu yönde geliştirir.
Bireysel Çalışma Alanında Öğrenci İle Çalışırken:
1.Öğrencinin seviyesi belirlenecek.
2.Öğrencinin performansı ortaya çıkartılacak.
3.Öğrencinin müziğe verdiği tepki gözlemlenecek.
4.Öğrencinin müzik eşliğindeki hareketleri gözlemlenecek.
5.Öğrencinin müziğe verdiği tepkiler ve müzik eşliğinde yaptığı hareketler doğrultusunda hedefler belirlenecek.
Grup Çalışma Alanında Öğrenci İle Çalışırken:
1.Öğrencilerin birbirlerini fark etmelerini sağlamak.
2.Öğrencilerin belli bir ritim doğrultusunda ortak hareket etmelerini sağlamak.
3.Öğrencilerin elele tutuşarak hareket etmelerini sağlamak.
4.Öğrencilerin yanlarında duran arkadaşlarını fark etmelerini sağlamak.
5.Grupta çalışan öğrencilere hitap eden müziği belirlemek.
2. Bireysel Özelliklerine Göre Düzenleme:
a) Müzik terapisine alınacak olan çocuğun, bir önceki faaliyeti uygulayan uzman tarafından müzik terapisine hazırlanması gerekir. Ön koşulları oluşmuş bir birey terapi sürecini çok daha başarılı geçirir. Örneğin; müzik terapisine gidecek olan bireye uzman: “ Haydi Ahmet, birazdan müzik atölyesine gideceksin. Öğretmeninle ( otistik bireyin ilgisi doğrultusunda ) şarkılar söyleyeceksin, oyunlar oynayacaksın şeklinde motive edilmelidir.
b) Otistik bireyin ilgisine göre müzik türü seçilmelidir. Seçilecek ve öğretilecek olan müzik parçası; bireylere sorular soran, yanıt vermesi istenen şarkılar ( Ali Babanın bir çiftliği var, pazara gidelim ); görerek, söyleyerek, duyarak, canlandırarak söylenen şarkılar( parmaklar, vücudumuz ) olmalıdır.
c) Bireyin terapiye yatkınlığı doğrultusunda; bireysel çalışma yada grup çalışması yapılmalıdır.
MÜZİK TERAPİSİNİ UYGULAMA SÜREÇLERİ
1. Başlama Şekli:
Müzik atölyesine gelen öğrencinin, nereye geldiğinin bilincinde olması gerekmektedir. Bu da bir önceki faaliyeti uygulayan uzmanın öğrenciyi kendi dersinin sonunda müzik dersine motive etmesi ile ilişkilidir.Uzman; kendi dersinin sonunda öğrencisini; “ şimdi müzik atölyesine gideceksin, orada şarkılar söyleyeceksiniz, oyunlar oynayacaksınız, müzik aletlerini çalacaksınız “ hazırlarsa öğrenci bilinçli bir biçimde müzik atölyesine gelir. Derse hazır olmayan, isteksiz bir öğrenciye zorla hiçbir şey yaptıramazsınız aksine bu davranış onu sinirlendirir, öfke nöbetine girmesine ve gerilemesine neden olur. Öğrencinin kendisini derse hazır hissetmesi çok önemli bir noktadır.
2. Sunum:
Önceden hazırlamış olduğumuz konumuzu öğrencimize sunarken dersimizi bir oyun havasında işlemeliyiz diyelim ki; konumuz ritim duygusunu öğrencimize kazandırmak olsun:
Öğrencimiz; çok hareketli, yerinde duramayan, sürekli koşuşturan, ellerini duvara, masaya, tahtaya vuran bir öğrenciyse: Önce öğrencimizi izlemeliyiz, öğrencimizin hareketlerini kendimizce belli bir sıraya koyup öğrencimizin ilgisini çekecek şekilde onunla birlikte aynı hareketleri tekrarlarız. Öğrencimiz bizi fark ettiği zaman kazandırmak istediğimiz davranışı öğrencimiz ile birlikte hareket ederek benimsetmeye çalışırız. Öğrencimizin ellerinden tutarak darbuka, masa yada herhangi bir nesneye önce sağ daha sonra sol el ile vuruşlar yaparak öğretmek istediğimiz ritmi çalıştırırız. Daha sonra fiziksel yardımı bırakıp öğrencimize darbukaya sağ sol ellerini kullanarak ritim vurmasını söyleriz, tekrar tekrar aynı çalışmayı ta ki öğrencimiz doğrusunu yapıp, davranışı öğrencimize kazandırana kadar çalışırız.
Öğrencimiz; durgun, uyumlu ve çalışmaya yatkın bir öğrenci ise: Öğrencimizi karşımıza oturttururuz. Öğrencimiz ile gözlerimizin, ellerimizin, bacaklarımızın karşı karşıya birbirimize paralel olması esastır. Öğrencimizin bacakları ile darbukayı kavramasını sağlarız, bunu kendi bacaklarımız ile destekleriz. İlk önce kendimiz ritmik olarak ilk önce sağ elimizle ve ardından sol elimizle bir –iki şeklinde darbukaya ritim vururuz ve öğrencimizin bizi izlemesini sağlarız. Daha sonra öğrencimizin ellerinden tutarak aynı işlemi birlikte tekrarlarız. Öğrencimizin dikkatini darbukaya ve ritimlere yoğunlaştırdıktan sonra “ Haydi Ahmet darbukaya ellerini kullanarak şimdide sen ritim vuracaksın diyerek öğrencimizi sağ ve sol elini kullanarak tek başına ritim vurması için motive ederiz.
2. Geri Dönüt ( Öğretimin Kontrolü )
Sunum aşamasında öğretmiş olduğumuz konumuzu farklı zamanlarda “ Haydi Ahmet şimdi darbukayı al, sandalyene otur, darbukayı bacaklarının arasına yerleştir, sağ ve sol elini kullanarak darbukaya ritmik vuruşlar yap “ şeklinde komut veririz. Böylece öğrencimize verilen davranışın kazandırılıp, kazandırılmadığını kontrol ederiz.
3. Pekiştireçler ( Olumlu Davranışı Yerleştirme, Ödüllendirme )
Öğrencimize vermiş olduğumuz davranış olumlu bir biçimde kazandırılmış ve pekiştirilmişse; öğrencimizi küçük ama mutlu olabileceği şekilde ödüllendirmemiz gerekir. Örneğin: “Aferin Ahmet bugün darbukayı çok güzel ritmik vuruşlar ile çaldın, şimdi seninle parka salıncağa gidebiliriz “ gibi. Bu; öğrencimizi hem mutlu eder, hemde bir sonraki konunun öğretiminde olumlu yönde gelişme ve ilerleme kaydetmesine yardımcı olur. Şayet öğrencimize verilen davranış kazandırılamamışsa; olumsuz pekiştireçlerin yardımı ile öğrencimize verilen davranışı kazandırmaya çalışmalıyız. Örneğin; “ Ahmet sen bugün beni çok üzdün, beni hiç dinlemedin, eğer beni üzmeseydin yapılan çalışmaya katılsaydın seninle parka salıncaklara gidecektik” şeklinde; öğrencimizi verilen davranışı yerine getirmediği için yapmayı sevdiği bir şeyden mahrum ederiz. Bu tutumumuz öğrencimizin olumsuz olan davranışını zaman içerisinde olumlu yöne kaydırmasına neden olacaktır.
FUNDA Atar
Müzikle Tedavi
Müzik ile Tedavi
Hamit İbrahimiye Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi’nde 6 yıldır, çocuklar üzerinde en iyi performans, Neyzen Kudsi Erguner’in Dini Musiki ve Mevlevi Musikilerini icra ettiği kaset ve CD’lerin dinletisinde alınmıştır. Çocukların ney ve kudüm seslerine çok fazla ilgi duydukları, müziğin ritmine göre hareketlerin yavaşladığı ve hızlandığı, zaman zaman doğal olarak kollarını açıp Sema ettikleri tarafımca gözlemlenmiştir. Klasik müzik dinletisinde de Vivaldi’nin “4 mevsim” adlı eseri, değişkenliği ile çocuklar üzerinde olumlu etkiler bırakan bir başka örnektir.
Bu örnekler ile müzik terapi yapmak isteyen eğitimciler TRT Kurumuna baş vurabilirler. Klasik Türk Müziğinde uzman bir danışmana, bu makamların klasik eserleri tespit ettirilerek, kasete veya CD’ye çektirilip, çocuklara dinletilerek müzik terapisi yapılabilir.
Avrupa’da 18 yy. sonuna doğru bilim adamları müziğin insan vücudu üzerindeki etkilerini araştırmaya başlamışlar ve bu araştırmalar II. Dünya savaşında yaralanan askerler üzerinde yapılan tedaviler esnasında yoğun olarak devam etmiştir. Türklerde 8 yy.da araştırmalar yapılıp bitmiş, ve sonuçları günümüze kadar gelmiştir.
Batıda müzik ile tedavi ve müzik alanında yapılan araştırmalar olarak şu gözlemlere rastlanmıştır:
i) Viyana’da Meidling Rehabilitasyon Merkez’inde komada bulunan hastalara Türk musikisi makamları dinletilerek terapi uygulamaları yapılmakta olup, beyinde alfa ve teta dalgalarının değiştiği tespit edilmiştir ve bir çok hastanın müzik terapi seansları ile komadan çıktıkları gözlenmiştir.
ii) Harvard Üniversitesi’nden Lois Hetland, müzik dinleyicileri arasında yaptığı 45 ayrı çalışmada şu sonuca varmıştır “ Müzik zekayı artırıyor… Ancak her müzik değil… Beyni güçlendirmek açısından en iyisi Mozart, Schubert ve Yanni’nin müzikleri güçlendirici etkiye sahip olanlardan. Araştırmacılar bu etkinin kısa süreli olduğunu belirtiyorlar. Müzik dinleyenlerin zihinsel yetenekleri 10-15 dakika boyunca artıyor, sonra eski haline geliyor…”
iii) Günümüzde müzik ile tedavi Avrupa Birliği ülkelerinde hızla yayılmaktadır. Müziğin sakinleştirici, umut verici etkisini ve özellikle zihinsel hastalıklar alanında kullanan uzmanlar, alkol ve madde bağımlılığı gibi sorunların aşılmasında da Müzikoterapinin etkili bir yöntem olduğu konusunda hemfikirdirler.
iv) Aynı zamanda müzisyen olan bir nörolog tarafından yapılan bir araştırma çalışmasında (Boston, Massachusetts’teki Beth Israel Hastanesinde) erken yaşlarda müzik eğitimine başlayan kişilerin beyin yapısında fiziksel bir değişim olduğu gözlemlenmiştir. 7 yaş öncesi klavyeli çalgılar çalan bireylerin, iki beyin yarı küresi arasında sinyal taşımaya yarayan ve “Corposcallosum” diye adlandırılan lif demetlerinin, daha sonraki yaşlarda veya müzik ile ilgilenmeyen bireylere kıyasla yaklaşık %12 daha kalın ve sağlam olduğu ispatlanmıştır. (Araştırmayı yapan kişi, Sahlug, Jancke, Huank, Stagier ve Steinmetz 1995...)
Müzik ve Engelliler
Müzik
Müzik Odası, Araç ve Gereçler
Tuşlu Çalgılar: Org, metalafon, ksilofon, vb.
Vurmalı Çalgılar: Davul, omuz davulu, bilyeli davul, bongo, darbuka, def, marakas, el zilleri, shaker, el shakerı, bagetler, tahta kaşıklar vb.
Tezeneli (Mızraplı) Çalgılar: Gitar, mandolin, bağlama, tezene vb.
Yaylı Çalgılar: Keman, viyola, klasik kemençe, tanbur, kontrbas vb. (fakat bu aletlerin çalınması ileri seviyelerde, özel ve bireysel ders ile mümkün olabilir.)
Üflemeli Çalgılar: Flüt, mızıka vb.
Diğer araç ve gereçler: Müzik seti, kulaklık, mikrofon, kasetler ve CD’ler, yuvarlak masa, döner koltuk, yer minderleri, değişik renkte etiketler, değişik renkte kurdelalar, kolonya, alkol gibi hijyen sağlayıcı maddeler ve temizlik için kağıt havlu ve peçeteler, pekiçtireç vs …
Şayet okulda yeterli müzik aletleri yok ise bunları temini yapılmalıdır ya da materyal çalışmaları yaparak gerekli aletlere yaratıcılıkla yenilerinin eklenmesi mümkün olacaktır. Bunlara örnek, davul yerine tencere, baget yerine kaşık ve kalemler, kanun benzeri bir alet için bir tahtaya çakılan çivilerle ve çivilerin farklı boyutlarda olması ve misinaların, çelik misinaların gerilmesi ile edilen müzikal ses çıkarılabilecek bir tahta, farklı boyutlarda cam bardaklar, teneke kutularından içine fasulyeler konularak kapatılan marakaslar, ritmik çalışmak için öğrencilerin iki ayak ve elleri bile yeterli olabilir vs.
Yaratıcılığın sınırı yoktur.
Aşkın Güney