Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromu (SOÖG) 1970’ li yılların başında keşfedilmiş noröpsikolojik bir rahatsızlıktır. Davranışsal, akademik ve sosyal duygusal alanlarda güçlüklere neden olan gelişimsel bir problemdir. Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromubir çok eğitimci tarafından bilinmediği için, bu sorunu yaşayan bir çok çocuk, teşhis konulmadığından başta eğitimlerinde olmak üzere, günlük yaşamlarında büyük problemler yaşamaktadırlar.
Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromu, öğrenmeyi, okul eğitimini, duygusal ve sosyal gelişimi etkileyen bir bozukluktur. Öğrenme güçlüğü olan çocuklar genellikle akademik alanda sorunlar yaşamalarına rağmen sosyal ve duygusal açıdan zorluk yaşamayabilirler. Fakat Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromu olan çocuklar başta akademik olmak üzere, sosyal ve duygusal gelişim alanlarında da ciddi sorunlar yaşarlar. Bu konularda yaşadıkları zorlukları erken dönemde saptamak çoğu zaman mümkün olamayabilir.
Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromu olan çocuklar genellikle yüksek zekâya sahiptirler. Küçük yaşlardaki geniş kelime hazineleri, ezber yetenekleri, dikkat çekicidir. Erken dönemde aileler çocuklarının ince ve kaba motor hareketlerinde zorlandıklarını ve sosyal ilişkilerde problemler yaşadıklarını fark ederler.
Bu çocuklar okulun ilk yıllarında eğitimlerini genelde başarı ile yürütürler. Ama okulun ilerleyen yıllarında ders yükü arttıkça başarıları düşmeye başlar. Ödevlerini unutabilirler, matematikte yaşadıkları sorun daha da belirgin hale gelir. Bu değişiklik, arkadaşları ve öğretmenleri tarafından yanlış değerlendirilir. Uyumsuz ve tembel olarak nitelendirilirler.
Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromu olan çocuklarda sık görülen karakteristik özellikler:
Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromu'nun Sebepleri
Nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Bu konuda yapılmış bazı araştırmalar, beynin sağ tarafını çevreleyen beyaz dokuda meydana gelen hasarların bu bozukluğa sebep olduğunu göstermektedir. Beynin sağ tarafında meydana gelen bozuklar çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Örneğin sağ tarafa doğrudan zarar verecek türden tümör, ezilme ve travmalarda beynin sağ yarım küresi hasar görebilir.
Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromu Tanısı
SOÖĞ’ nün tanısını kesin olarak koyabilmek için geliştirilmiş herhangi bir test yoktur. Değerlendirilme sürecinde klinik gözlem, aileden alınan bilgiler ve öğretmenden edinilen bilgilerle ışında tanıya gidilir. Tanıyı koyacak hekim, öncelikle aileden geniş bir gelişim öyküsü alır. Konuşma ve dil değerlendirmesi, çocuk okula gidiyorsa akademik değerlendirmeyi yapar. Bu konuda yardımcı olabilecek bazı noröpsikolojik testler ışığında kesin tanıyı koyar.
SOÖG’ tanısı alan çocukların belli başlı karakteristik özellikleri şunlardır:
Akademik yaşamda güçlük
Bu çocuklar matematikte ciddi zorluk çekerler. Matematiksel mantığı anlama, problemleri okuma, anlama ve işleme dökmede zorlanırlar. İleri matematiksel işlemlerde bu zorluk daha da göze çarpar. Sözel problemi anlama ve çözme sütunları alt alta getirmede, elde varların hesabını tutmakta ve bunları işleme katmada güçlük yaşarlar.
Okumayı öğrenmede zorlanmazlar. Genelde hızlı okurlar ve okuduklarında hataları çok az olur. Fakat özellikle uzun metinlerde ve soyut konularda okudukları anlamakta ve anlatmakta güçlük çekerler.
Sosyal yaşamda zorluk
Değişik, alışkın olmadıkları sosyal ortamlara ilk girdiklerinde sorun yaşabilirler. Arkadaşlarından gelen ve rahatsızlık belirten mimik ifadelerini yorumlayamadıkları için yapmamaları gereken bir davranışı bir defalarca yapabilirler. Bu da deneyimlerinden faydalanıp, insan ilişkilerinde tecrübe sahibi olmalarını geciktirir. Bu da arkadaş ortamlarından uzaklaşmalarına sebep olur.
Kendini İfade etmede güçlük
Kendi iç dünyasında olup bitenleri anlatmakta, duygu ve düşüncelerini paylaşmakta zorluk yaşarlar. Ezber yeteneklerini kullanmaya çalışmakla birlikte mantıklı ve anlaşılır biçimde kendilerini ifade etmede zorluk yaşarlar.
Motor- Koordinasyon Problemleri
Özellikle küçük yaşlarda, ince devinsel hareket gerektiren işlerde zorlanırlar. Kağıt, kalem kullanarak yapmaları gereken işleri başarmak güç gelebilir. Okul hayatında yazıları bozuk olur. Bunun yanında makas kullanmak, bisiklete binmek, topa vurmak, ayakkabı bağını bağlamakta çok zorlanırlar. İnce motor beceri gerektiren işlere daha az merak gösterirler.
Sözcüklerin mecaz anlamlarını kavrayamama
Kelimelerin bildik anlamlarıyla değerlendirdikleri için imaları, şakaları anlayamazlar. Ses tonlarında yapılan vurguları kavrayamadıkları için ve kelimeleri kendi bildikleri gerçek anlamda algıladıklar için kinayeleri anlayamazlar. Bu nedenle insanlarla olan iletişimde güçlük çekerler.
Dilde ve İletişimde güçlük
Konuşmanın dışında, diğer yollarla iletişim kurma yetenekleri zayıftır. Beden dilini, sosyal ilişkilerdeki ince mesajları değerlendiremeyebilirler. Jest ve mimiklerin anlamını vs. Konuşmalarına uygun tonlama yapma yeteneğinden yoksundurlar. Tek düze ve monoton konuşurlar. Jest, mimik ve vücut dilini kullanmada güçlük çekerler.
Bir konuya aşırı ilgi
Bazen Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromu olan çocuklarda bir konuya aşır ilgi de görülebilir. Özellikle sözel alanlarda belli bir konuya karşı çok ilgili olabilirler. Örneğin tarih, coğrafya, uzay, futbol vs.
Yer- yön bulmada zorluk
Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromu olan çocuklar “görsel algı ve mekansal organizasyon alanlarında” sorun yaşarlar.
Yönünü bulmakta zorlanırlar. Okulda, sokakta kaybolabilirler. Yeni gittikleri yeri ikinci defa bulmak için epey zaman harcarlar.
Çok fazla soru sorabilirler:
Sözel yetenekleri sayesinde akıllarına her geldiğinde kolaylıkla soru sorabilir. Diğer çocukların utanıp da soramadıkları soruları çekinmeden sorarlar. Bu bazen rahatsız edici dahi olabilir.
Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromuna Yaklaşım
Tedavi ekibi, aile, sınıf öğretmeni, okul rehberlik servisinden oluşan bir ekip bu güçlüğe sahip olan çocuğa, uygun erken müdahale ve eğitim stratejilerini geliştirdiklerinde, bu çocuklar okulda başarısız olmaya mahkûm edilmemiş olurlar. Hem akademik hem davranışsal alanda güçlü ve güçsüz yanları dikkate alan eğitimsel programlardan çok faydalanırlar.
Aile Yaklaşımı
Bu çocukların en büyük destekçileri anne ve babalarıdır. Aile çocuğun kendini güvende hissedebileceği bir ev ortamını oluşturması gerekir. Ev ortamının çocuğun olumlu ve olumsuz yönleriyle birlikte kabullenildiği bir ortam olmalıdır. Özelikle başarısız olduğu durumlarda veya okulda şikâyetlerin çok geldiği zamanlarda çocuğun hatasını kabullenmesi sağlayıp zor zamanlarda yanında olacağı hissi verilmelidir. Çocuk istenmeyen bir davranış yaptığında, onun üstüne gitmek, çocuğu azarlamak, rencide etmek içe kapanmasına neden olur.
Ev içerisinde çocuktan neler beklendiği açık ve net olarak kendisine anlatılmalıdır. Zayıf ve güçlü yönlerini öğrenip kendisinden beklentiler bunlara uygun hale getirilmelidir. Kendisinin eksiklik ve zayıflıklarını ortaya çıkaracak görevler en aza indirgenmelidir. Böyle bir durumun oluşması halinde çocuğu incitmeyecek şekilde karşılamak ve yardımcı olmak gerekir.
SOÖĞ olan çocukların yapılanların gözleyerek öğrenmeleri çok zor olduğu unutulmamalıdır. Bunun yerine ondan istenilenler açık bir şekilde, tek tek ve adım adım tarif edilmelidir. Evde bir gün içerisinde çocuk tarafından yapılaması gerekenlerin( kendi eşyalarını toplama, el yüz yıkama, diş fırçalama gibi vs) hatırlatma listesini yapmak faydalı olur.
Düşünme Becerilerinin Gelişimine Ailenin Katkısı
Bu çocukların düşünmeyi öğrenmeleri gerekir. Karar ve seçim yapabilmek en temel düşünme becerileridir.
Ebeveynler, çocuklarının karar verebilecekleri birçok konuda kendileri çocuğa danışmadan, karar verme eğilimindeler. Bu tavır çocukların pasif kalmasına ve öğrenme süreçlerinin yavaşlamasına sebep olur. Zaman içerisinde çocuk kendisinin karar verebileceği birçok konuda bağımlı olmasına sebep olur.
Çocuk yerine karar vermektense, çocuğun kendi kararlarını verebileceği ortamlar oluşturmak gerekir. Çocuğun karar verebileceği durumlarla karşı karşıya getirmek için her fırsat değerlendirilmelidir. Çocuğun ne yemek istediğini, ne giyinmek istediğini, gezmek içi nereye gitmek istediğini ona sormak ve onun karar vermesini sağlamak gerekir. Çok fazla seçenekli durumlarda kafası karışacaksa şöyle denilebilir. “Bugün parka mı, yoksa alışveriş merkezine mi gitmek istersin ?”
Çocukla yürüyüşe çıkıp dikkatini bir yerlere çekip görülen şeyler üzerinde konuşmak gerekir. Birçok toplumsal kuralın öğrenilmesi ve kalıcı olması bu yolla mümkün olabilir.
Okul Yaklaşımı
Duyarlı ve destek veren bir sınıf öğretmenin veya rehber öğretmeninin varlığı çok önemlidir. Bu çocukların destekleyici ve kabullenici tavır ve tutumlara, güçlü yanlarını ön plana çıkarabilecekleri ve böylece kendilerini daha iyi gösterebilecekleri aktivitelere ihtiyaçları vardır. Bu konuda en önemli destek sınıf öğretmeninden gelmelidir.
Özellikle okulda sosyal ortamlara girmelerine cesaret vermelidir. Arkadaşlarıyla konuşurken sıralarını bekleme, göz kontağı kurma gibi becerileri öğretme konusunda olabildiğince net ve kesin talimatlar verilmelidir.
Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromu tanısı almış çocuklar genelde ilköğretimin ilk yıllarını okuldaki başarı bakımından eğitimleri aksama olmadan ve başarılı bir şekilde sürdürürler. Ama 6. sınıftan sonra ders yükleri ve kendisinden beklenenler arttıkça, başarıları düşmeye başlar. En çok yaşayabilecekleri sıkıntılar, ödevlerini unutma, matematikte sorunlar yaşama, dersi dinlememe olarak görülür. Bu durumları arkadaşları yanlış değerlendirilirler. Tembel ve yaramaz olarak nitelendirilirler. İşte bu noktada öğretmenlerinin tavrı çok önemlidir. Gerekirse arkadaşlarına çocuğun durumu anlatmalıdır. Arkadaşlarından da destek görmeleri için arkadaşlarını teşvik etmelidir.
Akademik Destek
Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü Sendromu olan çocukların eğitimine özel bir program uygulanması ve gerekli uyarlanmaların yapılıp destek verilmesi gerekir. Her çocuğun özel durumuna göre planlanması ve uygulanması gereken programın belirlenmesinde, öğretmen ve aileler sıkı bir işbirliği içerisinde olmalıdır.
Çocukların okuma-anlama ve anlatma yeteneklerini dikkatli bir şekilde değerlendirmek gerekir. Çünkü bu çocuklar genellikle çok iyi, hızlı ve hatasız okurlar. Bu yetenekleri okumaya göre daha zayıf olan anlama sorunu konusunda yanıltıcı olabilir. Bunun için onların okuduklarını anlamalarını kolaylaştıracak teknikler öğretilmelidir. Örneğin, okuduğu metini anlatmak, metinle ilgili yorum yapmalarını sağlamak, metnin ana fikrini bulmalarını sağlamak öğretilmelidir.
Bu çocuklar için anlatılmak ve öğretilmek istenilenlerin onlara sözlü olarak açıklanması ve talimatların sözlü bir şekilde verilmesi öğrenmeleri kolaylaştırır. Örneğin bir matematik işleminin nasıl yapılacağı örnekle göstermek yerine, sözlü olarak anlatmak gerekir.
Bunun dışında algılama ve kavrama yeteneklerini geliştirmek için parça-bütün arasındaki ilişkiyi anlatmak, nesneleri sınıflandırmayı ve kategorize etmelerini, benzerlik ve farklılıklar vs anlatılmalıdır.
Bir şey anlatırken ve bir sohbet esnasında konuya odaklanmaları gerektiğini, dinlemenin önemini ve dinlerken karşındakinin sözünü kesmemeleri gerektiğini ve karşısındakinin sözünü bitirdiğini nasıl anlayacağını öğretmek gerekir.
Hasan Demirci